12 Temmuz 2014 Cumartesi

Kadayıflı Muhallebi





Yeniden selamlar. Ben gün içerisinde tatlı bir şeyler yemeden yapamam. Diet yapmam da bu yüzden hep çok zor olur. Bu aralar ramazanı da bahane edip biraz daha dozu artırdım galiba. Daha önce yapmadığım  şeyleri denemek istiyorum. Kadayıflı muhallebi çok populer bir tarif olmasına rağmen daha önce yapmamıştım da yememiştim de. Uzun süredir de aklımdaydı denemek için. Birkaç gün önce tesadüf oldu kadayıf denk geldi hemen atladım! 



Geçen ay katıldığım Pakmaya Etkinliği'nde denememiz için yeni tatlarını hediye etmişlerdi. Fazla vaktim olmadığı için muhallebi kısmına kutudan bir şeyler denemeye karar verdim. Biraz karıştırıp Damla Sakızlı Muhallebide (içinde aroma değil gerçek damla sakızı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim) karar kıldım. Ancak size normalde yaptığım klasik muhallebi tarifi vereceğim. Çünkü vaktim olduğu zaman kullanacağım tarif o. Kullandığım hazır muhallebiye 750ml süt kullanılıyor. Kadayıfı da 200gr civarı kullandım. Kavanozda 4 tane çıktı. Acelesi olan olursa bu bilgiyi de vermiş olayım.  

Malzemeler
400 gr kadayıf
4-5 yemek kaşığı tereyağ
5 yemek kaşığı toz şeker
Yarım su bardağı iri doğranmış ceviz

Muhallebi için
1lt süt
9 yemek kaşığı şeker
10 yemek kaşığı irmik 
1 yemek kaşığı tereyağ 
1 paket şekerli vanilin ( tavsiyem kolay kolay bulunmayan dr.oetkerin gerçek vanilya parçacıklı vanilyası)

Kadayıfın kavrulması ve soğuması oldukça zaman aldığı için öncelikle kadayıfı hazırlıyoruz. Tereyağı teflon bir tencerede eritiyoruz ve minik minik doğradığımız kadayıfları ekliyoruz. Biraz karıştırdıktan sonra toz şekerleri de ekleyerek renkleri koyulaşana kadar kavuruyoruz. Rengi koyulaştıktan sonra cevizleri ekliyoruz ve karıştırmaya devam ediyoruz iyice kızarana kadar. Ben cevizi toz halde hiç sevmem. İri olmasını istediğim için de rondoda da çekmem. Tahtada iri parçalar halinde doğrarım. Siz sevdiğiniz bir şekilde yapabilirsiniz. Hatta ceviz yerine fındık, fıstık, badem istediğiniz yemişlerden koyabilirsiniz. Kadayıf kavrulduktan sonra onu biraz soğumaya bırakıp muhallebiye geçiyoruz. Vanilya ve margarin hariç tüm malzemeyi derin bir tencereye ekleyin. Koyulaşıncaya kadar karıştırarak pişirin. Piştikten sonra ocaktan alıp tereyağı ekleyin ve blenderdan geçirin. 


Ben saklaması kolay olduğu için ve zaten az miktarda yaptığım için tek tek kavanozlara hazırladım. Ancak fazla miktar olunca borcam benzeri bir servis kabına hazırlamak daha kolay olacaktır. Kullanacağınız kaba kadayıfların yarısını koyun. Sonra muhallebi sonra yine kalan kadayıf. İşte bu kadar basit aslında! Ama ilk defa denediğim için şöyle bir şeyi tecrübe ettim. Muhallebiyi dökmeden önce alt kattaki kadayıfın üzerine iyice bastırıp sıkı bir katman oluşturmasını sağlamak gerekiyor. Yoksa aralıklardan muhallebi dibe sızacaktır. Umarım deneyip beğenirsiniz. Unutmayın bu tarifler sadece bir fikir verir siz istediğiniz gibi değiştirmekte yeni şekillerde denemekte özgürsünüz! Mesela benim sonraki denememde antep fıstıklı olarak yer alacak :)

Sevgiler D.

10 Temmuz 2014 Perşembe

Bloglovin

<a href="http://www.bloglovin.com/blog/12543073/?claim=mfuzdn5zhek">Follow my blog with Bloglovin</a>

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Yöresel Bağımlılığımız: SIKMA!





Adana ve Mersin çevresinde çok yaygın olan ve çok sevilen bir hamur işidir sıkma. Bildiğim kadarıyla esas Yörük işidir. Herkesin anlayacağı şekilde ince açılmış bazlamanın içine patates veya peynirli harç sarılarak yapılır. Belki Hacıoğlunda peymacun yiyen varsa aynı lezzet olduğunu söyleyebilirim. Öğrenciyken Ankara'da sıkmanın ikamesi oydu benim için! Dün gece ani bir kararla yapmaya koyulunca biraz özensiz ve ölçüsüz oldu ama yine de kolayca tarifini vereceğim. 

Malzemeler
4 çay bardağı ılık su
Yarım paket instant maya
1 tatlı kaşığı tuz
Bir çimdik şeker
Alabildiğine un 

İçi için
350 gr peynir
2 adet kuru soğan (devasa boyutta değil)
Birkaç dal maydanoz
Karabiber

Üzeri için
Tereyağ, margarin veya sıvı yağ

Öncelikle her zaman olduğu gibi mayalı hamur yapacaksak konulacak malzemelerin oda sıcaklığına gelmesine dikkat ediyoruz. Sıkma hamuru sadece un, su ve tuzla yapılır aslında. Hatta buzluğa atılmış birikmiş bayat ekmeklere su ve un ekleyerek çok çok daha güzel olur.Bunlar seçenektir. Bende bayat ekmek olmadığı ve hamur yapma konusunda biraz beceriksiz olduğumdan kuruma ihtimalini ortadan kaldırmak için maya kullandım. Mayanın fazla kullanılması hamuru kabartacağı için önerilmez :D

Bu kadar tanıtımdan sonra artık tarife geçiyorum. Suya mayayı ve şekeri ekleyip eritiyoruz daha sonra un ve tuzu ekleyip yoğuruyoruz. Yumuşak bir hamur elde etmemiz gerekiyor. Çok un konursa hamur da bazlamalar da sert ve kuru olacaktır. Hamur toparlandıktan sonra üzerine nemli temiz bir bez örtüp 1 saat kadar mayalanmaya bırakıyoruz. 

Bu arada içi hazırlayabiliriz. Ben lor ve beyaz peynir karıştırdım. Genelde sıkma çökelekle yapılır ama ben pek sevmediğim için kullanmadım. Soğanları minik minik doğruyoruz. Ben sahur için yaptığımdan rahatsız etmesin diye soğanları çok az sıvı yağda birazcık kavurdum ama ağza gelmeleri için de diri bıraktım. Aksi halde çiğden yapılır. Yine kuru soğan yerine yeşil soğan kullananlar da olur tamamen tercih meselesi. Baharatını ve kıyılmış maydanozları ekleyip tüm bu malzemeleri karıştırıyoruz.

Patatesli yapmak isteyenler için haşladıktan sonra yine çiğ veya hafif kavrulmuş soğanla karıştırıp bol karabiber ve tuz ekleyerek içi hazırlayabilirler. 

Hamur mayalandıktan sonra bir tarafa bir sofra örtüsü veya gazete serebilirsiniz. Ben gazetenin yiyeceğe temasını hiç sevmediğim için sofra örtüsü kullanıyorum. Hamuru bezelere ayırıp bol unla incecik açıyoruz. Açtığımız hamurları sofra örtüsü üzerine seriyoruz. Ben bu ölçünün yarısını yaptım ve 8 tane beze elde ettim. Siz ölçüyü ona göre artırabilirsiniz. Hatta hamur işinden daha iyi anlayan biri muhtemelen 10 tane çıkarır diye düşünüyorum. Benimkiler biraz kalın olmuştu.


Açma işlemi bittikten sonra bir sac, teflon tava, krep tavası veya benim gibi pizza tepsisi üzerinde kısık ateşte iki trafını pişiriyoruz. Dikkat etmemiz gereken nokta çok fazla pişirmemek. Çünkü çok pişerse sert ve kuru olur ve sarılırken dağılır. Özellikle ilk koyduğumuz yönü çok daha kısa pişiriyoruz. Bu sırada da kullanacağımız yağı hazırlamak lazım. En güzel yakışanı tereyağ veya margarindir ancak sağlık nedeniyle başka bir şey de kullanabilirsiniz. Tereyağ kullanacaksanız eritin. Eritilmiş yağa sıvı yağ da karıştırabilirsiniz hafifletmek için.

Pişen her yufkayı vakit kaybetmeden sıcakken ocaktan alıyoruz. İlk pişirdiğimiz tarafta daha küçük kabarcıklar olacak o tarafı dışa gelecek şekilde örtü üzerine alıp iç kısma yağ sürüyoruz. sonra birazını büküp büktüğümüz kısma harç koyup sıkıca sarıyoruz. Soğumamaları için de bir tencere, havlu veya sofra bezi içerisine alıyoruz. Pişen yufkalar beklememeli anında yağlanıp sarılmalıdır. Sıkı sarmak sonradan açılmaması için önemlidir. Benim yaptığım iç hamura fazla geldiği için bol bol iç koydum. İçi fazla tutmamak ince olmaları için önemlidir. Zira sıkmanın incesi makbuldür. :)

Yağlama konusunda eğer margarin veya pastorize tereyağ kullanacaksanız eritip fırçayla sürebilir veya çok daha kolay olan ambalajdan tutup bir tarafını açıp boyama yapıormuş gibi yağlamayı seçebilirsiniz. Isıyla yağ hemen eriyip sürülecektir. 

Aslında sıkma kalabalıkla yapılınca daha kolay ve keyiflidir. Herkese bir görev verilir. Biri açar, biri pişirir biri sarar... Ben genelde saadece biri ham yapar kısmında devreye girerdim evlenmeden önce :d İş bölümü olunca hem daha çabuk biter hem de soğumalarına fırsat kalmadan sıcak sıcak yenebilir. 

Yanında çay, ayran ve kola mükemmel olur! Bilmeyenler mutlaka denesin diyorum. 

Sevgiler D.

4 Temmuz 2014 Cuma

Makara Adana Blogger Buluşması






Seçil sanırım mart ayından beri Makaraadana'da bir buluşma ayarlamaya çalışmaktaydı. Ancak kimsenin uygun zamanı aynı güne denk gelmeyince sürekli erteleniyordu. Kuzey Güney dizisini izleyenler ordaki makarayı bilir. Aslında dizi devam ederken böyle bir şey gerçekten var mı diye merak edip araştırmıştım ama bi sonuca varamamıştım sonra şubat ya da mart ayıydı trafikteyken kafamı bir çevirdim MAKARA! Sonra orda buluşmaya da karar verilince buluşmaya kadar gitmemiştim. Sonunda geçtiğimiz hafta perşembeye karar verildi. Bu sefer çok rahat gittim çünkü daha önce tanıştığım arkadaşlar olacaktı.



Çok güzel bir akşam oldu. Bol bol sohbet ettik. Acemi bloggerlar olarak tecrübeli arkadaşlardan fikir aldık. Hatta bir ara bilgisayarlarla buluşup daha ayrıntılı bir blog eğitiminden geçmeye karar verdik. Herkes birbirine ısındı.



Adana yazları çok sıcak olduğundan hayalet şehir gibi olur. Çoğu kişi de yazlık veya yayla evinde olduğundan büyük bir buluşmayı yaz sonuna veya en azından bayramdan sonraya yapılır diye konuşmuştuk. Büyük buluşma için planlar yaptık, fikir alışverişinde bulunduk. Daha sık görüşmeye ve bu buluşmalarda farklı konseptler oluşturmaya karar verdik. Özellikle ben KPSS yüzünden pek zaman ayıramamıştım. Daha çalışkan bir blogger olmam yönünde telkinler aldım. Ben biraz acele gittiğimden kamera götürmemiştim. Nihal bu konuda uzman fotoğraf işini ona bıraktık.






Siparişte değişik bir sistem kullanıyorlar. Sipariş için bir kart ve marker dağıtılıyor. Karttan istediğimiz boyutu, istediğimiz malzemeleri ve içeceğimizi işaretliyor sonra üzerine adımızı yazıyoruz. Aynı şekilde hesap öderken de isim söylenince tutar hesaplanıyor. Oldukça kullanışlı, değişik ve samimi bir uygulama.



Sonraa seçtiğimiz makaralarımız geldi. Ben içi çikolatalı üzeri antep fıstıklı istedim. Ancak daha önce yiyenlerin tecrübelerinden yararlanarak çikolatayı yanında istedim. Tadı antep fıstıklı kruvasan gibi ama daha çıtır ancak asla milföy gibi dağılmıyor daha hamura yakın kıvamı. Ayrıca fotoğraflamamışız ama aromasını bir türlü bulamadığımız çaydan bahsetmeden geçemeyeceğim. Adana'da olanlara mutlaka tavsiye ederim. 



Sıklaştıracağımız buluşmaların ilki böyle keyifli geçti. Resimde soldan sağa, bendeniz, Pınar, Seçil, Sinem, Aslı ve Birgün. Fotoğrafı çeken ise Nihal. En kısa sürede tekrarlamak dileğiyle... 

Sevgiler D. 

3 Temmuz 2014 Perşembe

Somun Ekmek



Bizim evde farklı bir yemek düzenimiz var. Eşim yemek sektöründe olduğundan yemek saatlerinde evde olamıyor. Uykuyu sevdiğinden kahvaltısını da hafta içi evde yapmıyor. Bu yüzden haftada iki gün yemek yapıyorum. Şimdi ramazan geldiğinden sahurda kahvaltı keyfimiz oluyor. Ben de her zaman hazırlayamadığım şeyleri yapmak, özenli sahur sofraları hazırlamak istiyorum. Yeni hamur makinemin de büyük etkisiyle birlikte birkaç gün önce sahurda kendi ekmeğimizi yapmaya başladım. Bu tarifte taş fırın ekmeğine benzer bir somun ekmek olacak.



Malzemeler

Yarım yaş maya (Ben pakmaya kullanıyorum)
3 çay bardağı ılık su
1 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
Alabildiğine un
Yarım yemek kaşığı tereyağ

Yapılışı

Mayalı hamur yaparken malzemelerin oda sıcaklığında olması çok önemli. O yüzden maya dahil tüm malzemeler 10-15 dakika kadar oda sıcaklığına gelmesi için bekletilmeli. Yaş mayayı da buzluğa koymamamız gerektiğini pakmaya etkinliğinde Elif Hanım'dan öğrenmiştim.

Ilık suyun içinde mayayı eritiyoruz. Daha sonra şeker ve tuzu ekleyip onları da eritiyoruz. Son olarak da yavaş yavaş un eklemeye başlıyoruz. Farklı unlar farklı sonuç vereceği için un konusunda genelde net bir ölçü vermek zor. Ben yine de bir kepçe ile ekledim unu ve 8 silme kepçe ile hamur toparlandı. Hamurun aslında yumuşak olması gerekiyor ancak ben henüz o kadar uzmanlaşamadım. Yumuşaktan biraz sert oldu benim hamur.

Daha sonra hamurun üzerini nemli bir bezle örterek mayalanmaya bırakıyoruz. İlk yaptığım ekmek sütlü bir ekmekti. 1 saatin sonunda 3 katı kadar kabarmıştı. Bu hamur o kadar kabarmadı. Ama mayalanmasıyla ilgili bir sıkıntı da yoktu. Gayet istediğim kıvamda oldular piştikten sonra. Ben bir buçuk saat bekledim. Daha sonra biraz un ile hamuru yeniden toparlayıp ince uzun bir şekilde yuvarlıyoruz ve kesme aparatıyla önce ikiye sonra o parçaları da teker teker ortadan ikiye bölerek istediğimiz büyüklükte bezeler elde ediyoruz. Ben 8 beze elde ettim. Elimizle minik somun şekli veriyoruz. Uç kısımları biraz sivriltip büküyoruz ve bıçakla boylamasına derin bir kesik atıyoruz. Benim attığım kesik daha derin olabilirmiş.




Yağlı kağıt serilmiş tepsiye aralıklı olarak ekmeklerimizi diziyoruz. Bu şekilde de vaktiniz varsa en azından yarım saat kadar mayalanmaya bırakıyoruz. Fırını 180 dereceye ısıtıp tereyağını eritiyoruz ve fırça ile ekmeklerin üzerine bolca sürüyoruz. 20-24 dakika arasında bir sürede pişecektir. Üstlerinin kızarmasından anlayabilirsiniz. Fırından çıktıktan sonra nemli bezi bu sefer tepsi üzerine örtüyoruz 15 dakika kadar da böyle bekletiyoruz. Ekmeklerimiz hem sıcak oluyor hem de daha yumuşak oluyor. Tarifi deneyenlerden yorumları bekliyorum. Ben çok yeniyim maya konusunda. Tecrübeli olanların da tavsiyelerine açığım.

Sevgiler D.

27 Haziran 2014 Cuma

Pakmaya Adana Etkinliği



Haziran ayı bitmeden bu ay katıldığım bu güzel etkinliği paylaşmak istedim. Pakmaya’nın birkaç ay önce Adana’da yapılan ilk etkinliğinden olup bittikten sonra Seçil’in blogunda
görmüştüm. Yeniden bir buluşma olacağını öğrendiğimde muhakkak katılmak istediğimi söyleyince Seçil de beni haberdar etti. Böylece ilk defa bir blogger olarak etkinlikte yer almış oldum. Giderken ilk defa böyle bir şeyin parçası olduğum için vaktin nasıl geçeceğini kestirememiştim. Aslında gitmek istememin en büyük nedeni maya kullanımı, hamur işlerinde püf noktaları öğrenmek istememdendi ancak ikinci buluşmada farklı bir konsept planlamışlardı. ALTIN GÜNÜ!

Hatta bir bloogerın evinde düzenlemek istemişlerdi son dakikada haberim olunca gönüllü bile oldum ancak sonradan dışarıda yapmaya karar verdiklerini öğrenince olmadı. Hatta biz Seçil ile yine bir şeyler hazırlayıp götürmeyi planlamıştık ancak buluşma yeri belli olunca bundan da vazgeçtik çünkü Adana'da pasta ve hamur işinde gidebileceğiniz en iyi yerlerden biri PASTA BAHÇESİ idi. Çok güzel bir açık büfe hazırlanmıştı bizim için. Daha sonra bize bir sürprizleri olduğunu söylediler ve denememiz için pakmayanın yeni lezzetlerinden oluşan bir kutu aldık.





Ancaaak bundan sonra her birimizi şoka sokan bir an geldi ve konseptimiz altın günü olduğu için hepimize birer tane de altın getirdiklerini söylediler. Kırmızı keseleri görünce çok fazla şaşırdık. Sonra altınlarımzı yakamıza taktık ve en başta eklediğim pozu verdik.




Dediğim gibi ilk defa böyle bir etkinliğe katıldığım için kimseyi tanımıyordum ve çok tatlı arkadaşlar edindim. Etkinliğe Seçil, Nihal, Funda, Emine ve Mürüvet katıldı. Her birini tanıdığıma çok çok memnun oldum.










Pakmaya ekibine bize olan ilgi ve özenleri için çok teşekkür ediyorum.


Yazıya ve fotoğraflara da Funda'nın tatlı oğlu Arman ile son veriyorum. Sevgiler D.


28 Mayıs 2014 Çarşamba

En şanslı kim?!

Merhaba.
Hala sık sık yazmaya vakit bulamıyorum ancak arada güzel haberler vermek için ufak postlar hazırladığım oluyor. Bu da onlardan biri olacak. Instagramdan berrakkibar olarak tanıyanlarınız vardır. Ready, Set, Illuminate blogunun sahibi Berrak çok cömert ve çok çok güzel ürünlerden oluşan bir çekiliş yapıyor.






Çekilişe katılarak yukarıdaki ürünlere ek olarak bir de walking on egshells almış. Çekiliş tarihine kadar bulabilirse bir de Comfort Zone palet ekleyecekmiş. Sevgili Berrak'ın çekilişine katılmak için Buraya tıklayabilirsiniz. Herkese bol şans diliyorum.

6 Nisan 2014 Pazar

Clinique Online Alışverişi

Yeniden merhaba.

Geçtiğimiz hafta içinde Clinique Online çok güzel bir kampanya yapmış, CC kremin 15ml'lik deneme boyunu 25 liradan satışa sunmuştu. Sonra yanılmıyorsam yalnızca bir gün için her alışverişe chubby stick intense rujların 07 numarası broadest berry'nin seyahat boyunu verdi. Ben de bu rujlara bayıldığımdan ve cc kremi de denemek istediğimden bu fırsatı kaçırmak istemedim.



CC krem ile ilgili şöyle bir durum var. Elimde bir çok BB krem var. Ayrıca birkaç tane de fondoten kullanıyorum bu yüzden aslında bir cc kreme de çok ihtiyacım yoktu. Bunun en büyük nedeni hassas olan cildim. Kapatıcılığı doğallığı ne kadar güzel olursa olsun yüzümde pütürlük yaratma ihtimaline yüzünden çok rahatlıkla bu tarz ürünleri alamıyorum. Küçük boy olunca nasıl kapatacak, nasıl nemlendirecek ve en önemlisi de alerjiye neden olacak mı denemiş olacağım.

CC kremlerin bir iddiası da cilt renginin görünümünü düzgünleştirmesi (colour correcting). 15ml'lik boy ile bu iddiasının doğruluğunu anlayamayacağımı düşünüyorum. Ancak vaadini yerine getirmesi de imkansız değil. Beyaz tenli olmama rağmen geçmişte burun altımdan başlayarak dudak çevresince bir daire çizecek bölgede belirgin bir sarı tonu oluşmuştu. Üniversitenin ilk yılında sürekli olarak fondoten pudra kullanmaya başlamam da bunun yüzündendi. Çok net gözle görülür bir ton farkı vardı ve yıllarca düzelmedi. BB kremleri çıktıktan sonra çok beğendiğim birkaç kremi çok sık kullandım ve farkına bile varmadan bu ton farkının açıldığını gördüm. Şu an hala zaman zaman dikkatimi çekse de kesinlikle eski hali gibi değil.

Aldığım CC kremin tonu light medium çünkü deneme boyu için sadece bu renk vardı. Tam boyu 40ml 86 tl. Tam boyda ise light, medium ve light-medium olarak üç renk seçeneği var. Deneme boyu renginden memnun kalanlar tam boy almak yerine 3 tane deneme boyu alırsa 45ml'lik ürüne 75 tl ödeyecek ve çok daha karlı olacaktır.

Alışverişimle birlikte her zamanki gibi iki adet de deneme ürünü seçebiliyordum. Severek kullandığım göz altı halkaları için göz kreminin deneme boyunu seçtim. İkinci ürün için hoşuma gidecek bir şey bulamayınca cildim kuru olmasına rağmen çevremde birine veririm diye çok övülen stay matte fondoten testerını seçtim.

Broadest Berry'i de henüz denemedim ama beğeneceğime şüphem yok. Denedikten sonra muhakkak bilgi vereceğim. Hatta elimdeki diğer chubby stick intense rujlar ile ilgili de bir yazı olabilir. Koyu renk süremeyen bana bordo, mor, kırmızı ruj sürdüren bu rujlara gerçekten BAYILIYORUM!

Deneme boyu CC kremi hala alabilirsiniz ancak ruj kampanyası bitse de clinique online sürekli bu tarz kapmanyalar yapıyor. Ayrıca Boyner Online da aynı şekilde bu ürünü 25 tl ye satıp alanlara 25tl lik hediye çeki veriyor. Bu da oldukça iyi bir kampanya. Size uygun olanı seçebilirsiniz.

Herkese güzel bir pazar diliyorum Sevgiler D.

2 Nisan 2014 Çarşamba

Kremalı Sebze Çorbası

Yaz kış çorbalara bayılsam da Adana sıcağında zorlamıyor değil. O yüzden havalar tamamen       ısınmadan çorbaya doymaya çalışıyorum. Yaptığım çorbaların muhtemelen benzer tarifleri her yerde vardır ancak benim yaptığım kremalı çorbaların  özelliği, Ankara'da üniversiteye başladığımda annemle telefonda aldığım bayıldığım ANNE KREMALI DOMATES ÇORBASI'ndan geliyor olması. O çorbada uzmanlaştıktan sonra bu krema tekniğiyle sevdiğim her şeyi karıştırarak çok sevdiğim ve etrafımdakilerce de çok beğenilen çorbalar yapmaya başladım. Sizinle kremalı sebze çorbasını ilk olarak paylaşacağım.






MALZEMELER (6-8 kişilik)
2 adet kabak
2 adet havuç
1 adet küçük patates
5-6 adet iri mantar (Ayrıca aynı gün başka bir yemekte kullandığım mantarların tümünün saplarını)
Başka istenilen sebzeler de eklenebilir.
1-2 diş sarımsak
4 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı tereyağ veya istenilen çeşitte yağ
2 su bardağı süt
4 su bardağı kadar etsuyu
Yeteri kadar kaynar su
Tuz, karabiber, köri, kimyon ve istenilirse sebzeli çeşni

Sebzeleri istenilen büyüklüklerde doğruyoruz. Büyüklüğü çok önemli değil çünkü mantar dilimleri hariç tüm sebzeler blenderdan geçirilecek. Bir yandan elimizin altında kaynar su bulunduracağız. Tüm malzemeleri hazırladıktan sonra, çorbayı tek bir tencerede yapabilmek için kremadan başlıyoruz.

Kreması için;

Tereyağı eritiyoruz ve ocağın altını orta ateşe alıyoruz. Üzerine un ekliyoruz ve üzerine bastırarak kavuruyoruz. (Aslında çorba blenderdan geçeceği için topaklanmasından korkmaya gerek yok bu çorba için :) ) Unun ne az ne fazla kavrulmaması önemli. Un kokusu gelmeye başladıktan bir dakika sonra yeterince kavrulmuş olacaktır. Bu aşamada elimizin altında bulunması gereken kaynar su hazır olmalı. Un kavrulunca sütü azar azar ekleyerek çırpma teliyle muhallebi kıvamına getirmeye çalışıyoruz. Muhallebi kıvamına gelene kadar sütü neredeyse iki üç yemek kaşığına denk gelecek şekilde eklemeliyiz ki yine de topaklar oluşmasın. Sütün tamamı eklendikten sonra biraz da kaynar su ile kıvamı inceltilir. Su konusunda belli bir ölçü vermiyorum çünkü una göre bu miktar çok değişiklik gösterebiliyor.

Sebzelerin eklenmesi;

Kremayı hazırladıktan sonra üzerine et suyunu ekleyin. Sonra mantar dilimleri hariç sebzeleri de ekleyin ve kaynadıktan sonra altını kısıp bir süre pişmeye bırakın. Sebzeler ezilecek kadar piştikten sonra el blenderı ile pürüzsüz hale getirin.Bir çorbaya baharat koymanın en doğru zamanı bana göre ocaktan almadan öncesidir çünkü baştan sona kaynayan baharatlar lezzetli olmayan bir acılık katıp renk değişikliğine neden olacaktır. Bu işlemden sonra mantar dilimlerini de ekleyip bir süre daha pişmeye bırakın. Sarımsak ise olmazsa olmaz değildir. Şüphesiz harika bir lezzet katsa da kimileri sevmemekte... Sarımsağın baskınlığını ayarlamak için ekleneceğini zamanı kullanabilirsiniz. Eğer sarımsağı kızgın yağa undan önce eklerseniz çok daha farklı ve yoğun bir lezzeti olacaktır. Yine sarımsağın ezilmesiyle tüm ya da bir kaç parça halinde eklenmesi de farklı tatlar verecektir. Ne kadar ezilirse sarımsak yağını ve lezzetini o kadar fazla verecektir. Eğer hafif bir sarımsak tadı isterseniz sebzelerle birlikte tek parça halinde ekleyebilirsiniz.

Sebzeler piştikten sonra dilenen miktarda tuz, karabiber ve çok çok az miktarda kimyon ile köri ekleyiniz. Özellikle bol karabiber ve az miktarda köri bu çorbaya mükemmel yakışmakta. Deneyecek olanlara afiyet olsun. Bir sorunuz olursa her zaman için çekinmeden sorabilir, kendi tariflerinizi veya tavsiyelerinizi de yorum olarak bırakabilirsiniz. Ne de olsa el elden üstündür. :)


                                                                            Sevgiler D.

10 Mart 2014 Pazartesi

Çekiliş

Nesneslis'in blogunda çok güzel bir çekiliş mevcut. Siz de şansınızı denemek isterseniz çekilişe katılmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Herkese bol şans :)

Bugünün Makyajı

Merhaba.

Her ne kadar olduğu gibi ve kaliteli bir şekilde fotoğraflayamasam da, bugün makyajımı paylaşmak istedim. Böylece son yaptığım alışverişlerden birkaç ürün hakkında küçük fikirlerimi de duymuş olacaksınız. Sabah derse giderken aceleyle olduğu için çok ayrıntılı fotoğraf olmayacak ancak elimden geldiğince ayrıntılı anlatacağım.




Kullandığım ürünler

Balm Voyage Palet
Rimmel Wake Me Up Fondoten
Time Balm Fondoten
Mac Studio Finish Concealer
Bahama Mama
Hot Mama
Sexy Mama
Rimmel Natural Bronzer
Mary Lou Manizer
Maybelline The Falsies- Flared Mascara
Vichy Essentials Lipbalm

Fırçalar
The balm crease, love & happiness
The balm pencil brush
Essence smokey eyes brush


Yüzümü ve göz altlarımı ayrı ayrı nemlendirdikten sonra bir mercimek tanesi büyüklüğünde put a lid on it aldım ve üzerine başka bir parmak ucumla dokunarak ürünü ikiye böldüm. Her bir parmaktakini her iki göz kapağıma ve göz altıma pıt pıt şeklinde vuruşlarla yedirdim. Bir dakika kadar tenimin ürünü çekmesini bekledim. Daha sonra essence smokey eye fırçayla balm voyage paletten C4 rengini göz pınarlarımdan başlayarak göz kapağımın yarısına kadar uyguladım. Fırçamın diğer yüzüyle bu sefer de C2 rengini ortadan gözümün dışına kadar uyguladım. The balm crease love happinnes fırçasının karıştırma fırçası tarafıyla iki rengin geçişini yumuşattım. The Balm pencil brush ile önce alt kirpik diplerimin tamamına C2 yi çizgi halinde uyguladım. Görünümünü yumuşatmak için C4 rengiyle üzerinden geçtim.  Mac studio finish concealer nw25 göz altıma ve burun kemiğimden göz çukuruma indiği damarlı bölgeye uyguladım. Bu numara oldukça sarı renkte. Ancak göz altımı tek renkte eşitliyor. Daha sonra Rimmel wake me up fondoteni parmaklarımla uyguladım. Balm Voyage paletten B1 rengini kaş altıma uygulayarak diğer renkli farların sınırlarını toparladım.

Bahama mama bronzer ile yanaklarıma ve burun kemiğime kontür uyguladım. Time balm fondotenin lighter than lighter rengi bendeki ve oldukça açık bir renk. Balm shelter aldığımda en açığın bir ton koyusunu vermişlerdi en açık istediğim halde inanılmaz koyu geldiği için time balm alırken özellikle en açığını almıştım. Ancak şöyle bir şey oldu ki cildim çok kuru olduğu için kompakt krem fondoten pullanmaya yol açtı bu yüzden ilk denememden sonra bir köşeye atılmıştı. Ayrıca belki bilenler bilir time balm concealer ile fondoten içerikleri aynı. Yani biri resmen daha küçük ambalajlı. Bu yüzden son günlerde kontür ve mac concealerin sarılığını almak için üzerine uygulamaya başladım.

Kontürden sonra fotoğrafa eklemeyi unuttuğum Golden Rose kaş kalemiyle kaşımdaki boşlukları doldurdum ki büyük kısmı boş. Çok doğal bir sonuç elde ediyorum. Daha sonra kaş fırçasıyla dağıtıyorum daha da doğal durması için.

Kaşlarımı da doldurduktan sonra Sexy mama transpara pudra ile fondoteni sabitledim. Rimmel Natural bronzerı yanaklarıma uyguladıktan sonra daha belirgin bir sonuç için Hot Mamayı da az miktarda uyguladım. Acelem olduğu ve gözümde yoğun renkler kullandığım için eyeliner uygulamadım. Marylou manizer ile elmacık kemiklerimi ve dudak üstümü aydınlattım. Maybelline the falsies flared maskarayı yalnızca
üst kirpiklerime uyguladım ve son olarak da ruj sürmeyeceğim için vichy essentials lipbalm ile dudaklarımı nemlendirdim. Ruj süreceğim zamanlarda lip balmı daha önceden kullanıp etki etmesini bekliyorum.
Fotoğraf sorununu çözebilirsem daha sık makyaj uygulaması eklemeye çalışacağım. Makyajım konusunda eleştirilerinizi önerilerinizi duymak isterim. Her gün öğrenmeye devam ediyorum.


  Sevgiler D.





                     



9 Mart 2014 Pazar

Merhaba

Her ne kadar blogu açarken sık sık yazı yayınlama niyetinde olsam da beklenmeyen olaylar her zaman olmaya müsait. Önce sağlık sorunu sonra da evimize minik bir yaramazın gelmesiyle günlük yoğunluğum son haftalarda birkaç kat artmış oldu.

Bildiğiniz gibi her yıl 8 mart haftasında birçok firma kampanyalar yapıyor. Hatta yıl içerisinde bazılarımızın bilip takip ettiği çeşitli kampanya dönemleri de mevcut. Ben birçok sefer aldığım ürünleri, ister tekstil ister kozmetik olsun, birkaç gün sonra yarı fiyatına falan görünce sinir krizine girdiğimden çok zorda kalmadıkça normal fiyattan almayı bıraktım. Ancak çok arayıp bulamadığım veya alternatifi olmayan durumlarda fazla para ödüyorum mecburen.

Şimdi gelelim bu yılki kadınlar günü alışverişime. Çok fazla yere gitmeye vaktim olmadığı için yalnızca Gratis'e gittim. Kampanyanın başladığı 6 Mart günü evime yaklaşık 2 dakikalık yürüme mesafesindeki Gratis'e gittiğimde Maybelline ve Loreal ürünlerinde hiçbir kampanya yoktu. Ben de bir kaç The balm ürününe baktım. Bu günlerin fazlaca bilinmesi nedeniyle hepimiz talan edilmiş bir manzarayla karşılaşmaya alışık olduğumuz için ertesi güne bırakmak istememiştim ancak yine de belli ürünler sanırım raflara hiç çıkmamıştı. Bunlardan biri çok bayıldığım ve beğenerek kullandığım put a lit on idi. Normal zamanda dahi çok zor bulunuyor rafta görünce insan hemen yedeklemek istiyor.

 İlk gün Yılbaşı indiriminde sağlamını bulamadığım için alamadığım Voyage paleti, bitmek üzere olan ve yine son birkaç indirimdir bitmeden yakalayamadığım mary-lou manizer, shady lady tekli far, eklips makyaj süngeri, perge marka ponza taşı ve indirimde olmadığı halde essence liplinerları çok beğendiğim için bir adet dudak kalemi aldım.

Eve gelince yine son birkaç indirimdir disk pamuk alamadığımı hatırladım ve pamuğum da bitmek üzereydi. Bugün geçen yıl da yaptığım gibi migrostan yıllık deodorant alımı yapacaktım. Pamuk aklıma gelince gratis'te durdum. Girmemle ne göreyim o gün indirimde olmayan şeyler de 50% indirimdeydi! Ben sanki yeni gezmemişim gibi yeniden gezmeye başladım.


Normal kare disklerden yine yoktu. Ben de top halindeki ve peeling etkili pamuklardan aldım. Dirty works'ten cımbız, kalemtraş, iki boy tırnak makası aldım. Bugün raflara tekrar çıkan yeni essence dudak kalemlerinden 3 renk aldım ikisi zaten kullandığım sevdiğim iki rengiydi. Maybelline one by one rimeli indirim yokken bile uzun zamandır hiçbir yerde bulamıyordum. Hemen aldım. Son olarak da The Balm'dan iki uçlu fırça aldım. Aslında Lumi magique fondoteni de almak istiyordum ancak renk konusunda emin olamadım ve satış temsilcisi de kendinden emin değildi hatta reyonda neyin nerde durduğunu dahi bilmiyordu nedense. O yüzden geri bıraktım aldığım rengi. Yakında aldıklarımla ilgili daha ayrıntılı inceleme yazılarını paylaşacağım.

Bu arada Migros'a gittiğimde nivea ürünlerinin kampanyaya dahil olmadığını öğrenince hiçbir şey almadan çıktım. Çikolatalarda da 3 al 2 öde vardı. Aslında pasta yapımında kullanmak için bu durumlarda çikolata yedekliyorum ancak günlerden pazar olduğu için kasalar çok kalabalıktı. Birkaç çikolata için beklemek istemedim. Siz neler kaptınız bu indirimde?

27 Şubat 2014 Perşembe

Bir Çekiliş Duyurusu

 Merhaba.

Henüz düzenli blog yazma alışkanlığı kazanamadığım için yeterince sık yazamıyorum. Bir de acemi olunca her şey normalden çok daha fazla zaman alıyor. Bugün yine yeni bir yazı paylaşamayacak kadar yoğun olduğum halde uzun zamandır takip ettiğim bir blogtaki çekilişi duyurmak istedim.

Çekiliş Clinique Superdefense spf 20 nemlendirici krem için. Blogun tatlı sahini kendi cilt tipine uymadığı için bir takipçisine hediye etmek istemiş. Blog için buraya tıklayabilirsiniz.

 Ben şimdiye kadar hiçbir şekilişten hediye kazanamadım ama yine de adet yerini bulsun duyuruyorum. Herkese bol şans diliyorum.

                                                                                                        Sevgiler D.
                                                                                            

24 Şubat 2014 Pazartesi

Başımın Belası Seboreik Dermatit

Yeni günden merhaba… 

Yıllardır Seboreik Dermatit ile yaşayan biri olarak bu yıllar boyunca yüzlerce şampuan, temizleyici, nemlendirici gibi birçok ürün denemek durumunda kaldım. Bu hastalığa azımsanmayacak bir sıklıkta rastlanıyor. Kimileri dönem dönem küçük ataklarla yaşadığı için saçımda kepek oluştu ya da cildim çok kurudu şeklinde çıkarım yaptığı için doktora gitme gereği bile görmüyorlar. Gitseler dahi benim de yaşadığım üzere başlangıçta gerçekten yalnızca kepek olmuş ve/veya cildiniz kurumuş gibi bir durumla karşılaşıyorsunuz ve aslında başlangıçta antifungal olarak adlandırılan medikal kepek şampuanları şikayetlerinizin giderilmesinde yeterli oluyor. Bu nedenle de başlangıçta yanlış müdahalelerle ataklar gerektiği gibi atlatılamadığı için genellikle ileri safhalarda aslında neyle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Bilmeyenler için biraz daha ayrıntılı Seboreik Dermatit’i anlatmak istiyorum.

Dermatolojik rahatsızlıkların bildiğim kadarıyla hiçbirinin tam olarak neyden kaynaklandığı kesin olarak bilinmiyor. Bu nedenle bir cilt sorununuz olduysa gittiğiniz doktor size genetik, stres, alerji ve beslenme gibi seçeneklerden bir veya birkaçını sunacaktır. Seboreik dermatit ataklarında kendi gözlemlerimle birlikte araştırmalarımın da etkisiyle stresin çok büyük bir yeri olduğunu biliyorum. Doktorlar bunun genetik olduğunu yağ bezlerinin yapısından kaynaklandığını ancak bir tür mayadan da kaynaklanabileceğinden de şüpheleniyorlar ancak tabi bu da kesin bilgi değil. Seboreik dermatiti normal kepek veya kuruluktan ya da en basitinden egzamadan ayıran en önemli yönü oluştuğu bölgelerdir. Gerçekten bu konuda kişiden kişiye göre değişip sınır tanımasa da ayrıcı noktalar kulak arkası, kaşlar, burun ve dudak kenarları, madalyon egzama denilen göğüs arası ve saç dışındaki saçlı bölgelerde kaşıntılı, özellikle sarımtırak kepeklenmeler veya kabuklanmalar yaşıyorsanız bu hastalıktan mustarip olmanız olası.

Bende seboreik dermatitin ilk büyük atağı tüm sırt ve kollarımı kaplayan kızarıklıklar şeklinde gelmişti. Doktorum iz kalmadan geçeceğini ancak ne kadar zamanda tam kaybolacakları konusunda bir şey diyemeyeceğini söylemişti. Kortizon iğnesi verdi kullanmam gerektiğini söyledi. İlk iğnede izler kaybolmaya başladı ve kısa sürede tamamen geçti.

Kepek şampuanlarının işe yaramayı bıraktığı bir dönemde internetten ürün araştırmasına giriştim. Defne, katran, zeytinyağı sabunları, çeşitli yağlar, bitkiler, otlar derken dermo kozmetik ürünlerle tanıştım. Ancak şu var ki atak dönemine girerseniz çok memnun olduğunuz o harika hayat kurtarıcı şampuanınız bir işe yaramıyor. Özellikle şampuan diyorum çünkü böyle bir problemi yaşamayan tüm yönüyle göremez. Saçınıza kullandığınız ürün sadece saçınıza etki etmiyor. Yüz, göğüs, boyun, sırt bölgesine akıyor ve buralarda da lezyonlara yol açıyor. Özellikle erkeklerde sakal bıyıklarda bir kabusa dönebiliyor.

Bu konuyu neden bu kadar uzattım? Çünkü hayatımı çok fazla etkileyen, atak dönemlerinde çok moralimi bozan, moralim bozuldukça kurtulmasını da güçleştiren bir durumda kalıyorum. Bu hastalıkta bir kişiye çok iyi gelen ürünün başkasına yaramadığını çok sıklıkla gördüm ve duydum. Size iyi gelen ürün de bir süre sonra işe yaramamaya başlayabiliyor. Ürün hastalıkta işe yarasa da saçları birkaç saatte yağ içinde bırakabiliyor ki bu şampuanlar her gün kullanılamıyor. İyi gelen bir krem çoğunlukla kortizon içerdiği için uzun vadede sürekli kullanmak ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenlerle kesin bir sonuç vaat etmese de kullandığım ürünlerin bendeki etkilerini işine yarayacak birilerinin okumasını ve yardım görmesini çok isterim. Bu nedenle bu konudaki tecrübelerimi ve favori ürünlerimi sizlerle paylaşacağım. Eğer benimle bu derdi paylaşanlar varsa kendi tecrübelerinizi yorum olarak bırakıp paylaşın lütfen.

                                                                                                                                   Sevgiler D. 

23 Şubat 2014 Pazar

Başlangıç

Bu bir merhaba yazısı.

Çok uzun zamandır yerli/yabancı hem makyaj hem de pasta ve yemek blogları takip eden biri olarak kendi bloğumu açmak çok çok sonradan aklıma geldi. Aklıma geldikten sonra da yine çoook uzun bir süre bunu erteledim ve hatta bir plan dahi yapmadım çünkü önümde çok büyük bir engel vardı blog adı! Bir nick, kullanıcı adı bulmakta her zaman zorlanmışımdır çoğunlukla bulmak gerektiğinde etrafıma bakıp yazılı ne varsa onu kullanmışımdır ama iş blog açmaya gelince evet ben çok geç kalmıştım ve aklıma gelen isimler çoktan kapılmış olacaklardı.

Bugün bir anda aklıma blog açmak düştü hatta tam anlamıyla ne yapıyorsam işi gücü bıraktım bilgisayara gömüldüm. Her şey güzel başladı. Kısa sürede aklıma daha önce hiç düşünmediğim içime de sinen bir isim geldi. Instagram’da arattım isim boştu. Hemen bir mail aldım. Evet! Blogdan önce ınstagram hesabını almıştım. Sonra kapak fotoğrafıyla bir süre uğraştıktan sonra sıra bloğu açmaya geldiğinde acı gerçekle karşılaştım! Başta arattığımda istediğim adla Google aramaları sonuç vermemesine rağmen bu ismin ve çeşitli varyasyonlarının da müsait olmadığı gerçeğiyle yüz yüze kaldım. En sonunda içime sinse de sinmese de blog açmaya bu kadar yaklaşmışken tekrar ertelemek istemedim ve uygun bir isim bularak bloğu açtım. Bundan sonrası tam bir kaostu!

Ne yapacağımı tasarımı nasıl değiştireceğimi nerden neyi düzelteceğimi bilmiyordum tamamen yabancı bir arayüz vardı karşımda. Öyle böyle kendime ve acemiliğime gülerek bir şeyleri tamamladım. Bu konuda öğrenecek çok şey olduğunu da anlamış oldum.

Blog açarken bir kategori ile kendimi kısıtlamak istemedim ama genel olarak yaşamımda karşılaştığı güzellikleri, dizginlemeye başladığım alışveriş tutkumu, meraklı olduğum pasta ve yemek tariflerini ve tabi hayatımda büyük yeri olan makyaj bilgileri paylaşmak niyetindeyim.
                                                                              Sevgiler D.